İncecik bir kitap. Bir oturuşta hızla okuyorsunuz.

Bu kitabı okuduğumu Instagram’da paylaştığımda birçok arkadaşım ben de okudum ama mutlu olamadım diye hayıflandı.

Kitabın vaadi büyük olunca arada böyle eleştirilerin gelmesi normal.

Kitapta çok sevdiğim kısımların bazılarını sizler için buraya aktarıyorum.

“Çocuklara, gençlere, hatta büyüklere, fazlasıyla unuttukları bir gerçeği hatırlatmalıyız: Halimizden yakınmamız, dinleyen kişiler bizi itirafa teşvik etse ve bizi teselli etmekten zevk alır görünse bile, onları üzer, dolayısıyla da canlarını sıkar. Çünkü üzüntü bir zehir gibidir; onu sevebiliriz ama, yararını göremeyiz; sonunda üstün gelen de en köklü duygumuzdur:”

“Fala baktırmadıkça, inanmamak çok kolaydır. O zaman inanacak bir şey de yoktur zaten, belki de kimse o durumda inanmaz. Başlarken inanmamak kolaydır ama, hemen güçleşiverir; falcılar da bunu pek iyi bilirler: “Madem ki inanmıyorsunuz, neden korkuyorsunuz?” derler. Böylece tuzak kurarlar size. Ben kendi hesabıma inanmaktan korkarım, bana ne söyleyeceğini nereden bileyim?”

“Evliliğin iyisi olur ama, kusursuzu olmaz.” diye galiba La Bruyère söylemişti. İnsanlığımız bu sahte ahlakçılar batağından kendini kurtarmalıdır. Onlara göre mutluluk bir yemiş gibi tadılıp üzerinde konuşulabilecek bir konudur. Ama ben diyorum ki, bir yemişin bile iyi olmasına yardım edilebilir. Evlilikte ya da insanlar arasında herhangi bir ilişkide ise haydi haydi; bunlar tadılacak ya da başa gelince, çekilecek şeyler değildir; yapılması gereken şeylerdir. Bir toplum, havaya ve rüzgârlara göre rahat ettiğimiz ya da rahatsız olduğumuz bir gölgeliğe benzemez. Tersine toplum, sihirbazın değneğiyle güneşin açtığı ya da yağmurun yağdığı bir harikalar diyarıdır.”

“Bir polis müdürü, en mutlu adamdır; insanların en yararlısı olduğunu savunmayacağım. İşsizlik, bütün ahlaksızlıkların anasıdır ama, bütün erdemleri de o doğurur.”

“Din bizi zehirlemiş. İnsanların zaaflarını, acılarını gözetleyen papaz, bir vaaz vererek hastayı öbür dünyaya göndermek için fırsat kollar. Bu ölümcül konuşmalardan nefret ederim. Ölüm üzerine değil, hayat üzerine vaaz vermeli. Korku değil, umut dağıtmalı. İnsanlığın gerçek serveti olan neşeyi yaymalı. Büyük bilgelerin sırrıdır bu, yarının ışığı da bu olacaktır. Tutkular kötü şeylerdir, kin kötü şeydir. Neşe tutkuları da, kini de öldürür. Ama, kederin asla soylu, güzel, yararlı bir şey olmadığını hele bir kabul edelim.”

alain – mutlu olma sanatı

“Okudum: Mutlu Olma Sanatı – Alain” için bir cevap

  1. Hüseyin İbiş

    Ömer bey yazınız yerinde bir yazı olmuş bu yazınızı beğenerek okudum sizi takip ediyorum ama bu yazıdan sonra yazılarınız gelmedi sizin de bizi takip etmenizi bekliyorum bizi WordPressin okuyucu bölümündeki ara kısmına Hüseyin ibiş yazarak siteler bölümünde karşınıza çıkacak olan Hüseyin ibiş kişisel blok linkiniini tıklayarak takip edebilirsiniz Bu şekilde bulamazsanız yine aynı şekilde WordPressin okuyucu bölümündeki ara kısmına Hüseyin ibiş kişisel blog yazıp aratarak siteler bölümünde bulabilirsiniz

Yorum bırakın