Benden uzun zamandır, konuşmamı ve anlatmamı daha doğrusu benim ne düşündüğümü merak ettikleri bir konu var dostlarımın. Sosyal Medya ve uzmanı hususu. Yaratılan sosyal medya olgusu ile beraberinde doğan sosyal medya uzmanı başlığı son zamanların en çok konuşulan konusu. İşin içerisinde kavrulan biri olarak ne düşünüyorum anlatmak istedim. Bu yazı sayesinde birazda blog yazan dostlarımında kafasındaki sorulara cevap aramaya çalışacağım.
Öncelikle bir fotoğraf ve hikayesini paylaşmak isterim. Günlerden 27 Eylül yıllardan 2008. Tam 2 yıl olmuş. O günlerden kalan Devletşah‘ın bir friendfeed girişi. Bloglama standı yazacağına blogla standı yazmış. Tabi o zamanlar friendfeed’te başlığı düzeltme şansımız yoktu. O zamanlar yorumları silme şansımızda yoktu. Zaten silinecek ne yorum yapardık ne de yorumlar gelirdi. Paşa paşa geçinirdik. Neyse konumuz bu değil.
Eray bana Bloglama’yı sosyal medya ajansı olarak konumlandırdıklarını söylediğinde henüz bu kavrama çok yabancıydım. Haftasonu mümkünse ajansımızın standında olup ziyaretçilere sosyal ağları ve blogları anlatmamı rica etti. Esasında siz benim rica etti dediğime bakmayın telefon görüşmesini dün gibi hatırlıyorum. ”Alo Ömer haftasonu fuarda görevlisin haberin olsun. detayları sonra haber vereceğim.” Benim hayır demiyeceğim adamlar sayılıdır. O da bu heriflerden biri. 🙂
Çok heyecanlıydım. Fuar gününe kadar dersime çalıştım. Yeri geldiğinde blogları, yeri geldiğinde sosyal ağların etkisini pazarlama müdürlerine anlattım. Katılımcıların çoğu blogların ne olduğunu bildiklerini söylemeleri ve bloglar ile çalışmak istediklerini her fırsatta yenilemeleri hoşuma gidiyordu. Lakin bu o zamanlar hayal gibiydi. Yanlış hatırlamıyorsam bloglar ile herhangi bir çalışma yapan ne bir firma ne de bir ajans vardı.
Fuarda yaptığım görüşmelerden en samimisi bir hastanenin pazarlama müdürü ile oldu. Yurtdışında katıldığı bir web 2.0 etkinliğinden bahseden hanımefendi ”Yurtdışında markalar blogların haklarında kötü konuşmasından çok çekiniyorlar. Bizde hastane olarak bloglar ile yakın temas içinde olmak onları dinlemek isteriz” demişti. Evet bloggerlar korkulacak bir güç olarak çoğu müşterinin kafasında maalesef yer edinmiş durumdalar. Bence korkmalılar da. 🙂
Fuar bitmiş evlerimize geri dönmüştük. Herkesin kafasında sosyal medya olgusu ve üzerine tartışmalar devam ederken ortada promosyon ve ürün gönderen markalar olmadığı için tartışmalar seviyeli ilerliyordu. Peki ne zaman başladı bu kavga?
Bir blog yazarı olarak Wikipedia etkinliğine davet edildiğimde ne yapacağımı pek bilmiyordum. Buraya geldim dinledim ama neden? Markanın nazik davetine karşılık bir blog yazısı kaleme almam şart mı? Blogumda marka ismi yazarsam okurlar topa tutar mı? Davet edilmeyen blog yazarları bizi sattınız markanın köpeği oldunuz der mi diye soruyordum kendime. Çaktırmadan bizi etkinliğe davet eden Umut Ersoy‘a ”Bizden ne bekliyorsunuz? Etkinlik hakkında yazı yazmalı mıyım?” diye sordum. Umut çok nazik bir şekilde ”Kesinlikle öyle bir beklentimiz yok.” diye cevap verdi. Lakin her marka kendinden iyi bahsedilmeyi, en azından konuşulmayı bekler. Bunu çok sonraları öğrenecektim.
İşte etkinlik hakkında yazdıklarım.
O gün bloglar ile iyi geçinmeye ve onlarla tanışmaya çalışan marka ve ajanslar bugün çekinmeye hatta friendfeed aracılığı ile hakaret etmeye başladı diyebiliriz. Her ne kadar hakaret etmek kimsenin hakkı olmasada burada ajansın ve markanında haklı olduğu taraf var. Lakin bloggerlarda haksız değil. Pöfff! Nasıl olacak şimdi?
Okuduğum bir halkla ilişkiler kitabında ücretsiz reklamınızı yaptırtmak isterseniz blog yazarlarına özel bir etkinlik yapın diyordu. Lakin bu Türkiye’de pek işlemedi. Blog yazarı katıldığı etkinlikte yedi içti ama eve gelince marka hakkında oturup bir şeyler karalamayı adet edinmedi. Çünkü blog yazarı okuru için yazı yazar ve okuru ondan marka hakkında yazmasını hiç istemedi. Blog yazarı bir medya organı gibi reklamdan para kazanamadığı için marka ilede iyi geçinmek zorunda değil. Bir patronu yok. Bu böyle olunca onlar hakkında en ağır eleştiriler ortalarda dolaşmaya başladı.
Her ne kadar güzel etkinlikler olsa bile beni niye çağırmıyorcular olduğu sürece herkesin memnun olabileceğine inanmıyorum.
Bu gidişle konuyu bir yere bağlayamayacağım gibi geliyor. İsterseniz bana gelen sorulardan yazımı bitirmeye çalışayım.
Sosyal medya uzmanı ne iş yapar? İhtiyaç var mı?
Sosyal medya uzmanı bence sıcağı sıcağına burada olan ve gelişmeleri doğru takip eden bir kişidir. Herkes sosyal olabilir ama marka için doğru işi yapabilecek tepkiyi ölçemez. Bence bu kişinin çok iyi rapor okuyabilmesi gerekir. Marka için çıkarılan sosyal medya raporunu iyi görebilmesi gerekir. Kesinlikle ihtiyaç vardır.
Sosyal medya balon mu?
Doğru iş, doğru yatırım yapıldığında bakınız: Fulya’nın intikamı.
Mesele balon olup olmama meselesi değil bence mesele yatırım yapıp yapamama olayı. Burada güçlü bir algı yaratmak için büyük yatırımlar yapılmalı diye düşünüyorum.
Friendfeed hesabına sosyal medya uzmanı yazanlar ne olacak?
Ajanslar hepimizin gördüğü gibi yeniden yapılanıyorlar. THY Konkuru sayesinde artık herkes sosyal olmayı öğrenmeye başladı. Oysa burayı çok boşlamışlardı. O nedenle bu arkadaşlara büyük pastadan pay yok gibi geliyor bana. Ya güzel bir cv ile ajanslara şanslarını arayacaklar ya da küçük markalarla iş yapmayı yeğleyecekler. Küçük markaların şimdiden eee biz bunu kendimizde yaparız dediklerini duyar gibiyim. Aramızda kalsın koskocaman markalardan da duydum. 🙂
Sosyal medya uzmanı olmak isteyenler önerilerin nelerdir?
Bilmem. Ben de soruyorum bazen başkalarına. Bence Young Guns gibi etkinlikleri, organizasyonları kaçırmamak lazım. Ucundan köşesinden nasiplenmek iyidir. Geliştirir insanı. İş yapan markayı tanıyan insanlar ile gezmek, tozmakta işe yarayabilir. Denemekte fayda var.
Blog yazarları sosyal medya kampanyalarından nasıl para kazanabilir?
Güçlü bir networke sahipse çok para kazanır gibime geliyor. Facebook’ta on binlerce fanı, friendfeed ve twitter’da binlerce takipçisi varsa o blog yazarı ile çalışmak herkes ister. Bir blog artık rss takipçisi ile ölçülmüyor. Ya da ben yanılıyorum. 😛
Son notlar..
2010 içerik yılı olacak. Artık şu kişisel markalama geyiğinden vazgeçin. İnsanların faydalanabileceği işler ortaya çıkarın. Mesela Ömer Ekinci‘nin Geliştrend‘i.
Kişisel bloglarınızdaki kollarınızı bağladığınız şapşal fotoğrafları kaldırın. Artık herkes blog açmayı biliyor. Farklı olun.
Sosyal medya kralı olacağım veya en çok takipçisi elde edeceğim diye yırtınırken ünlülerin bir günde elde ettiği takipçi sayısını artık görmemezlikten gelmeyin. Tekrar başa döndük. Kişisel markalama geyiğinden vazgeçin. 🙂
Umarım faydalı olabilmişimdir.
Sevgi ile…

Yorum bırakın